- Bilim adamları gezegeni ısıtan karbondioksit ve metan gazı seviyelerinin 2021'de yeni zirvelere ulaştığını bildiriyorlar.
- İklim değişikliğiyle yaşamayı öğrenmemiz gerekiyor.
- Avustralya iklim politikasıyla gelişmiş dünyanın gerisinde kalıyor.
Geçen yıl normalden daha fazla terlediğini düşünenleri bilim de doğruluyor.
AB’nden bilim adamları, geçtiğimiz yılın dünyanın bugüne kadar kaydedilmiş en sıcak beşinci yılı olduğunu ve atmosferdeki gezegeni ısıtan karbondioksit ve metan gazı seviyelerinin 2021'de yeni zirvelere ulaştığını bildiriyorlar.
AB'nin Copernicus İklim Değişikliği Servisi (C3S) yeni bir raporda, 1850'ye kadar uzanan kayıtlara göre, son yedi yılın dünyanın en sıcak seneleri olduğu ve 2021'deki ortalama küresel sıcaklığın, 1850-1900 seviyeleriyle karsılaştırıldığında 1.1 ila 1.2 derece sıcak olduğunu söyleniyor.
Met Office ve Exeter Üniversitesi İklim Etkisi Araştırmaları Başkanı Richard Betts, bulguları yakından inceledi.
Richard Betts bu veri setinin, küresel sıcaklığı izleyen birkaç veri setinden biri olduğunu ve bütün verilerin dünyanın geçtiğimiz yüzyılda ısındığı konusunda ve genel olarak son birkaç yılın kaydedilen en sıcak yıllar olduğu konusunda hemfikir olduğunu söylüyor.
Dünyada son yıllarda birçok ülke, küresel ısınmaya bağlı hava felaketlerinden etkilendi.
Bunlar arasında Avustralya ve Sibirya'da yaşanan rekor orman yangınları, Kuzey Amerika'da 1000 yılda bir görülen sıcak hava dalgası ve Asya, Afrika, ABD ve Avrupa'da büyük sellere neden olan aşırı yağışlar yer alıyor.
Copernicus İklim Servisi Kıdemli Bilim Adamı Freja Vamborg, bu gibi olayların artmasının muhtemel olduğunu söylüyor.
Isınan iklimle beraber giderek daha sık ve yoğun sıcak hava dalgaları görmeyi beklediklerini söyleyen Freja Vamborg, hali hazırda Avrupa'da meydana gelen ısınma nedeniyle, sıcak hava dalgalarının daha yoğun hale geldiğine dair gözlemsel kanıtlar olduğunu söylüyor.
Copernicus'taki bilim adamları, üst üste ikinci yıl, atmosferdeki metan gazı artışının normal seviyenin iki katı olduğunu ve bunun bir rekor olduğunu belirtiyorlar.
Özellikle sera gazı seviyelerinde son iki yıldır bir sıçrama yaşanıyor ve bunun nedenleri tam olarak anlaşılamıyor.
Metan emisyonları, petrol ve gaz üretiminden, sulak alanların tarımda kullanması gibi doğal kaynaklara kadar uzanmakta.
Vincent-Henri Peuch, Copernicus Atmosfer İzleme Hizmetinin Direktörü.
"Evet, büyüme oranı, yani atmosferdeki metan konsantrasyonunun bir yılda artması, beklediğimizin iki katı. Yani bu bir endişe çünkü metan çok önemli bir sera gazı ve tam olarak ne olduğunu anlamıyoruz." diyor.
Araştırmacılar, havaya sızan metan miktarını azaltmanın, hızla yükselen sıcaklıkların yavaşlamasına neden olacağını söylüyor.
Geçen yıl yaklaşık yüz ülke, önümüzdeki on yıl içinde metan gazı emisyonlarını en az yüzde 30 oranında azaltmak için COP-26 iklim zirvesine katıldı.
Dikkat çekici bir şekilde zirvede Çin yer almadı.
Petrol ve gaz endüstrisi, özellikle üretim ve nakliye sırasında yaşanan gaz sızıntılarının tespiti ve onarımı yoluyla, metan gazı emisyonlarını hızlı bir şekilde düşürebilmek için en büyük potansiyele sahip.
Exeter Üniversitesi'nden Richard Betts, dünyanın değişen iklimine hazırlanması gerektiğini söylüyor.
Richard Betts "İklim değişikliğine karşı acilen yapmamız gereken iki şey var. Biri, sera gazı emisyonlarımızı azaltmak. Diğeri ise aşırı hava şartları için artık buna daha fazla hazırlık yapmamız gerektiği. İklim değişikliği başladı ve aşırı hava koşullarının artan şiddetine hazırlıklı değiliz. Daha iyi hazırlanmamız gerekiyor." ifadelerini kullanıyor.
Ancak, La Nina okyanus ve atmosferik olayı şu anda gezegeni soğutmakta - ama bu sonsuza kadar sürmeyecek.
Richard Betts bunun sürmesinin olası olmadığını söylüyor.
"Şu anda, El Nino döngüsünün serin bir aşaması olan 'La Nina' evresindeyiz.” diyen Richard Betts “Bu yüzden, karbondioksit her zamankinden daha yüksek olmasına rağmen geçen yıl, kaydedilen en sıcak yıl olmadı. La Nina nedeniyle biraz soğuktu ama bu ortadan kalkacak. Önemli olan uzun vadeli trendlere bakmak” görüşünü paylaşıyor.
2015 Paris Anlaşması kapsamında taahhütte bulunan ülkeler, küresel sıcaklık artışını 1,5 derece ile sınırlamaya çalışıyorlar. Bilim adamlarını bu seviyenin, iklim değişikliğinin en kötü etkilerinden koruyacağını söylüyor.
Bu da emisyonların 2030 yılına kadar kabaca yarıya indirilmesini gerektiriyor ancak şimdiye kadar daha da yükseldi.
Geçen yıl Glasgow'daki BM İklim Değişikliği Konferansı'nda 40 ülke tarafından imzalanan kömürden uzaklaşma taahhüdünde Avustralya yer almadı.
Avustralya bunun dışında, Rusya, Çin ve Hindistan ile birlikte, metan gazı emisyonlarını 2030 yılına kadar yüzde 30 oranında azaltma taahhüdü imzalayan 100'den fazla ülkeye katılmadı.